10 Ocak 2012 Salı

İtiraf

geriye dönüp bakıyorum da, aşık olduğumu düşündüğüm tüm o insanlara, aslında ben onları o oldukları için sevmemişim. yani tabi ki sevdim ama her zaman aslında olmadıkları bir şeyleri de ekledim aklımdan. onlar ve hayal ettiklerim diye dolaştılar bir süre çevremde; halbuki onlar sadece kendilerinden müteşekkillerdi, hayali parçalarını sadece ben görebiliyordum çünkü sadece ben hayal edebiliyordum. zaten benim hayal ettiklerimi onlar aynaya baktıklarında görmedikleri için Patti Smith'in, kitabında yazdığı gibi "benimle ilgili hayallerin benim hayallerim değildi, belki de o hayaller senin için" dediler bana. yani demediler ama demek istediler, onu demeye getirecek şekilde davrandılar. çünkü ben onlara her baktığımda daha uzağa bakıyordum, onlara eklediğim kendi parçalarımı görüyordum, böyle bir şey yapmaya hakkım var mıydı bilmiyorum ama sanıyorum ki söz konusu birilerini sevmek ve sevilmeyi istemek olunca insanın her şeye hakkı vardır. bir hayali sevmek salt gerçeği sevmekten çok daha kolay galiba. oysa ben kendime hep gerçekçi derim. gerçekçi olmam gerçekleri sevdiğim anlamına gelmiyor demek ki. gerçeğe mutlaka biraz hayal katmak, bir insana toz bulutları gibi hayaller yapıştırmak, onu hep bir buluttan taşarken görmek istemişim sonra da bulanıklık yüzünden hep uzakları merak etmişim. şimdi geriye dönüp baktım ya kendime sormadan da duramadım; acaba hiç böyle yapmasa mıydım?

2 Ocak 2012 Pazartesi

Anlatma

-artık onun bana bir şeyler anlatmasını istemiyorum.
-Neden?
-çünkü o anlatınca dinliyorum. dinleyince onu çok özlüyorum. kurduğu her cümle beynime kazınıyor ve her birini tek tek hatırlamak beni çok mutsuz ediyor.
-Ne olacak peki?
-keşke benimle konuşmayı sonsuza kadar kesse, kendiliğinden. birden yok olsa ortadan sanki hiç varolmamış gibi.
-O zaman sen onu arayıp bulmaz mısın?
-büyük ihtimalle ararım. belki bulurum. o benimle konuşmasa da ben yine gider ona gülümserim, kaçamak kaçamak bakarım. onu severim.
-Neden böylesin, neden kendini üzmeye bu kadar meyillisin?
-ne bileyim. bi sorun var bende. bak yine hep bende. halbuki anlatan o, neden suçlu hep ben oluyorum?
-Belki o da sadece sana anlatmak istiyordur. sana bir şeyler anlatmayı seviyordur.
-ne kadar iyimsersin. ne zaman senin istediğin şeyle gerçekte olan şey bir olmuştur ki. ben pek görmedim.
-Belki dedim zaten, belki'nin muğlaklığına inanıyorsundur herhalde.
-ben hiçbir şeye inanmıyorum, sen de bunu çok iyi biliyorsun.