22 Mart 2011 Salı

Çarpma

Bir insanı değil de onun yanında yürümeyi özlemek çok garipmiş. bana kitaplarda okuduğum şeyleri hatırlatıyor bu duygu. bir insandan öte o insana ait ufak tefek gariplikler ona özgü hareketler ve onun yanında sizin içinde bulunduğunuz ruh haliymiş özlenmeye değer olan. ya da belki biraz o otururken saçlarını arkadan izlemekmiş güzel olan. bence bir insan en çok arkadan bakıldığında masum görünür. gözlerini, mimiklerini yüzünün aldığı şekli, saçının alnına değişini görmeyince anlarsınız masumiyeti ama en çok da gözleriyle size bir şeyler anlatmaya çalışmadığında masumdur. sadece ensesine değen bukleler ve omuzları öylesine dururken, dünya üzerindeki en masum yaratık işte odur. bu adam nasıl size zarar vermiş olabilir, onun varlığı nasıl olur da canınızı acıtabilir anlamak mümkün olmaz. o sadece birazcık saçtan birazcık omuzdan oluşmuş ara sıra kafasını sallayan bir şeydir. bazen ellerini saçlarına götürür mesela. sonra bir anda dönüp bana bakar ve tüm büyü anında bozulur. ne olur ki dönmese arkasına. ve yürürken sadece önüne baksa. benim yanında olduğumu bilip, önüne baksa. eskiden olduğu gibi o yürürken ben ona doğru çekilsem. düz yürüme yeteneğimi kaybetsem. bazı insanlar vardır işte onlarla yürürken düz bir çizgide ilerleyemezsiniz, onun bulunduğu yere doğru çekilirsiniz sağa ya da sola. o, önden yürüyorsa hızlanır adımlarınız. ona çarpmak zorundasınızdır sanki. çarpmak istersiniz.

"your love will be safe with me."

10 Aralık 2010 Cuma

Beklenti

-bir insanla ilgili planlar yapıp onun benim yaptığım planlara göre davranacağını hayal etmekten bıktım artık.
-Neden?
-çünkü hiçbir zaman ama hiçbir zaman böyle bir şey olmuyor. ben kafamda mutlu mutlu şeyler kurarken diğer kişi dünyanın en düz insanı olabiliyor.
-O zaman başka insanlarla ilgili beklentilerini azalt, yapacak başka bir şey de yok gibi.
-sanırım öyle ama bir kez olsun ben daha hayalini kurarken -gerçek olmasını bir yana bıraktım- hayalin bile içine etmeyecek bir insan istiyorum. ben sadece onu umursayıp severken onun da biraz olsun... aman ne bileyim.
-Mutsuz musun?
-şu an inanılmaz derecede mutsuzum çünkü umursanmıyorum. Sevilmemekten bile kötü bu.

8 Ağustos 2010 Pazar

İstemek

-Niyetim onu üzmek değildi ki.
-bazen niyetinin ne olduğuyla kimse ilgilenmez, davranışların önemlidir sadece.
-Evet belki öyledir ama ben bilerek de davranmadım, hem ne yaparsam yapayım bir insanı üzmek istemem. istediğimi zannederim ama sonra istemediğimi anlarım.
-Neden böyle diyorsun, bazen bazı insanların acı çekmesini istediğini ben biliyorum hatta eminim.
-işte senin emin olduğun benim zannettiğim şey. Başkasının mutsuzluğu ancak on saniye senin mutluluğun olabilir sonra kendi mutsuzluğuna bir parça daha olarak eklenir, sürekli büyürsün suçluluktan.
-Belki onu üzen sen değilsindir.
-belki değilimdir, neden ben olduğumu düşündüm onu da bilmiyorum. belki sadece ona ait bir şeyin benimle ilgili olmasını deli gibi istedğimdendir.
-Ya da sadece kendini çok önemli gören bir sürü insandan birisin. Her şeyin nedeninin kendiyle ilgili olduğunu zanneden zavallı insanlardansın.
-olabilir.

20 Haziran 2010 Pazar

Bekleme

-beni sevmediğini nerden anladım biliyor musun?
-Nerden?
-gecenin karanlığında ıssız bir sokakta ayrılmamız gerektiğinde "bekleyim mi seni" diye sormasından. Sonra ben bekleme dedim, git, gerçekten gitti. Arkasına bakmadı bile üstelik ben arkama bakmıştım.
-Bekleme demişsin ama.
-olsun, bu da aslında söylediğimin tersini yap, gitme, ben git desem de gitme demek istenen bir durumdu. Hem zaten beni bilse benim bir şeyi neden dediğimi de bilirdi.
-Seni bilmiyor mu yani?
-en ufak bir fikri bile yok.
-Eee peki o zaman sen...

5 Haziran 2010 Cumartesi

Anlamamak

-onda bu kadar özel olan neydi, hiçbir zaman anlayamadım?
- Emin ol ben de anlayamadım.
- sonra bir başkası, çoktan gülüp geçmen gerekirken onu görünce niye heyecanlandığını da anlamadım.
- Ben de anlamadım.
- Bir insanı görünce onu sadece görmüş olmayı dilerdim, tüm geçmişi, anıları, duyguları peşinde sürükleyip getirmesin isterdim.
- neden böyle oluyor sence?
- Bilmiyorum, olmaması için her şeyi vermeye hazırım. Kısa bir süre için de olsa kendimi bu kadar kötü hissetmek istemiyorum.
- Çok garip, aradan zaman geçtiğini biliyorsun, bunu bildiğini biliyorsun ama sanki bir anda zaman geçmemiş gibi oluyor ve sen eski haline dönüyorsun. Onun yanında eski halinmiş gibi davranıyorsun veya hiç davranamıyorsun.
- Aklın karışmış senin.
- akıl demezdim buna duygularım karıştı galiba.
- Beklemiyordum böyle olmasını.

9 Mart 2010 Salı

İnsanlar

- Yolda yürüken şarkı mırıldanmaktan ne zaman vazgeçeceksin?
-neden vazgeçeyim ki, ben bunu yapmayı seviyorum.
-Ama insanlar sana garip garip bakıyor hiç mi canın sıkılmıyor?
-ne zaman sokaktaki tanımadığın insanların senin hakında vardıkları yargıları ciddiye almaya başlarsan işte o zaman bittin demektir. Bana ne ki baksınlar, isterlerse ne garip kız desinler ne olacak yani.
-bilmiyorum ama otobüste sana gözünü diken insanlardan da mı rahatısz olmuyorsun.
-Kısa bir süre için rahatsuz oluyorum ama o da onların ayıbı. zaten şu dünyada tanımadığı bir insana hayvanat bahçesinde kafeslerin ardında duran penguenlere baktıkları gibi bakan herkes benim için yoktur. Görmüyorum onları 10 saniyeden sonra, hepsinin yerinde minyatür insanlar ve hayvanlar görmeye başlıyor kafamın içinden konuşturuyorum onları.
- İyi yöntemmiş.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Mor

-Kuğulu parkta kocaman ağacın altında otururken ne düşündüğünü hatırlıyor musun?
-evet, tabi ki. Işık ne güzel diye düşündüm. Gökyüzü mordu ve ağacın dalları moru kesiyordu.
-Gözünü kapattığında aklından neler geçti peki?
-ölüm buna benzer bir şey olmalı diye geçirdim aklımdan. Bir insan ölürken gökyüzü dallarla kesilmiş mor bir kağıda benzer ve uzaktan hafif bir müzikle beraber rüzgarın sesi duyulur, dallar hafifçe sallanırken birden gözler kapanır ve sonsuza kadar mor gökyüzünde asılı kalmış gibi bir dal parçası gibi hafifler insan. Yani böyle.
-Peki sen ölürken gökyüzü mor olacak mı?
-umarım.